KOÇKÖYÜ WEB SAYFASI
  Kahramanlarımız
 

GAÇAH NEBİ(Qaçah Nebi,Kaçak nebi,Qacaq Nebi)

Kaçak Nebi on dokuzuncu yüzyılın bilinen halk kahramanlarından biridir. Kendisinden söz edilince, destan içinde sevgilisi Hacer’den de söz etmek gerekiyor. Bu destan içinde yer alan türkülerin onlarcası halk ağzında anonimleşerek günümüze gelmiştir. Şu anlamda anonim. Söylenen türkülerin bu destana özgü türküler olduğunu herkes biliyor. Destan anlatımından ayrı olarak söylenilen türkülerin, destanın özünden kopmasına ben anonim diyorum. Yoksa, destanı herkes biliyor.

Ben yazının bu bölümünde Kaçak Nebi destanının ya da hikayesinin sadece başlangıç bölümünü aktaracağım. Çünkü, başlangıç öz olarak günümüzde çok yaygın bilinen bir türkünün hikayesini içeriyor.

Başlangıç şöyle:

Revan Şehri yakınlarında, Araz ırmağı kıyısında Gazahlı denilen mevkide yılın Nevruz şenlikleri yapılıyordu. Bu şenlikler genellikle yöre beylerinin sorumlulukları ve yönetimleri altında olurdu. Bu sözü edilen şenliği yöneten yörenin beyin adı Helil (Halil) Bey’dir. Gazahlı beyi olan Helil Bey, söylentilere göre, yörede Rus işgalini destekler durumdadır. Bu beyin emrinde olan Gazah askerleri ile Kaçak Nebi’nin kavgası destan boyunca anlatılır.

Şenliğe katılan köylüler arasında çeşitli eğlenceler yapıldıktan sonra, hayvanların dövüşüne ya da güreşmelerine sıra gelmişti. İşte bu eğlencelerin bir yerinde, on altı yaşında olan, Nebi adlı Azeri bir köylü Camuşu (mandası) ile camuş güreşlerine katılır. Yine sanırım aynı köyde ya da o yörede yaşayan bir Ermeni’nin Camuşu (mandası) meydanda dövüşe başlar. Nebi’nin camuşu ötekine göre küçük ve cılızdır. Görünüşe bakılınca, Nebi’nin camuşunun kazanma şansı çok zayıf bir ihtimaldi. Camuşu güçlü olan Ermeni bu güreşte kendini daha işin başında galip ilan edince. Sözlü sataşmalar başlamıştı. İşin sonu nasıl bitecek merak konusuydu.

Kısaca destanı özetlersek, iki camuş meydanda dövüşmeye başlıyor. Dövüş uzun sürdüğü için karşılıklı sözlü sataşmalar da ağırlaşıyordu. Bizi ilgilendiren bölüm ise burası. Nebi’nin camuşu Ermeni’nin camuşunu yeniyor. Yine söylentilere göre, yenilgiyi bir türlü kabul edemeyen Ermeni tabancasını çeker ve Nebi’nin camuşunu vurarak öldürür.

Bu sırada ortalık karışır. Şölen kurallarına uymayan Ermeni’yle Nebi arasında tartışma ve kavga başlar. Sonuç, Nebi çeker tabancasını ve Ermeni’yi oracıkta öldürür.

Bir Nevruz eğlencesinin kanlı bitişi, yöreyi işgal altında tutan Rus işgali adına yöre beyliğini yürüten Gazahlı Beyini de harekete geçirir. Köylü Nebi, adam öldürmekten mahkemeye çıkarılacak ve yargılanıp tutuklanacaktır.

Rus yöneticilerin ve Gazahlı Beyinin eline geçip yargılanmayı kabul etmeyen Nebi, dağlara kaçar. Yasalar önünde kaçak olduğu için, adına Kaçak Nebi denilmiştir. Destanı düzenleyen ozan da bu adla destanı düzenlemiştir. On dokuzuncu yüzyılın Kaçak Nebisi böylece doğmuş oluyor.

Destanda geçen Kaçak Nebi adı, destan boyunca Koç Köroğlu adıyla yan yana getirilir ve Nebi’nin güçlülüğü Köroğlu ile ölçülür. Koç Köroğlu’nda var olan tüm yetenekler Kaçak Nebi denilen kişide de olduğu söylenilir.

Yine destan içinde, Nebi’nin nişanlısı ya da karısı Hecer Hanım’dan sö edilir. Hecer Hanım’da Koç Köroğlu’nun karısı Niğar ile eşleşir. Niğar Hanım da var olan tüm yetenekler Hecer Hanım da da görülüyor.

Bir türküde, Hecer Hanım, on iki saldat bir neçenli öldürdüğünü de kendisi söyler. Bu suçundan dolayı olsa gerekir, Hecer Hanım hücreye atılır ve orada hep Nebi’nin gelip kendisini kurtarmasını bekler. Genelde türküler Hecer Hanım’ın ağzından söylenilmiştir. Yani Kaçak Nebi destanında geçen türküler kadın ağzı türkülerdir.

Hikayenin ya da destanın bundan sonraki bölümünü anlatmayalım ve destanda bulunan tüm türkülerin içinden on bir tanesini buraya aktaralım.

1
Camuşları Vurdum (Halay)


Yöresi:Göle Kaynak. Ferman Baba

Camuşları vurdum kıra bayıra
Dövüşe dövüşe indi çayıra
Seslen Halil Bey'i gelsin ayıra

Ayıra ayıra Mevlam ayıra
Bizim camuşları Mevlam ayıra

Camuşları vurdum dereye düze
Dövüşe dövüşe çöktüler dize
Halil Bey diyor ki geldiler göze

Göze ha göze ha Mevlam ha göze
Bu bizim camuşlar geldiler göze

Camuşları vurdum dere boyuna
Dövüşerek indi Meram suyuna
Halil Bey Halil Bey geldik oyuna

Oyuna oyuna Mevlam oyuna
Halil Bey Halil Bey geldik oyuna

Camuşları vurdum yoldan aşağı
Seyrana çekilmiş elin uşağı
Halil Bey bağırdı atın kuşağı

Kuşağı kuşağı Mevlam kuşağı
Bizim camuşlara atın kuşağı


2
Kara Camuşları (Tatyan)

Yöresi: Erzurum Kaynak: Muharrem Akkuş

Kara camuşları saldım bayıra
Dövüşe dövüşe indi çayıra
Deyin güveye de gele ayıra
Güveyin işini Mevla’m kayıra

Gelin helallaşak kardaş giderem giderem
Dudu kumru gibi durmaz öterem öterem
Giderem giderem
Gelin helallaşak kardaş giderem giderem

Bir oda yaptırdım döşetemedim
Üç günlük ömrümü beş edemedim
Zalim felek ile baş edemedim
Bu kara bahtımla küsmüş giderem

Gelin helallaşak kardaş giderem giderem
Dudu kumru gibi durmaz öterem öterem
Giderem giderem
Gelin helallaşak kardaş giderem giderem


3
Ay Kaçak Nebi

Yöresi:Arpaçay Kaynak:Mürsel Sinan

Ay Nebim gelir Gazahlı’nın elinde
Aynalı tüfengi gama belinde
Gurtar meni bu saldatın elinde

Gelesen gelesen ay Gaçak Nebi
Hecer’in özüynen çok goçak Nebi

Nebi’min bığları eşmedi eşmedi
Papağı gülleden deşme deşmedi
Nabe’min atını heç at geçmedi

Gelesen gelesen ay Gaçak Nebi
Hecer’in özüynen çok goçak Nebi

Aynılıyı o direhten endirdim
Endirdim de kol üstüne mindirdim
On iki saldat bir neçenli ölderdim

Gelesen gelesen ay Gaçak Nebi
Hecer’in özüynen çok goçak Nebi

Gazame düştüm de uça bilmirem
Kollarım bağlıdı aça bilmirem
Önümde saldat var gaça bilmirem

Gelesen gelesen ay Gaçak Nebi
Hecer’in özüynen çok goçak Nebi

4
Gazamat İstidi (Hücre sıcağı)


Gazamat istidi yata bilmirem
Düşmenim güclüdü bata bilmirem
Ayağda gandalağ gaça bilmirem

Menim bu günüme gelesen Nebi
Gazamat dalını delesen Nebi

Gazamat istidi ağrıyer başım
Ahır gece gündüz ganlı göz yaşım
Olupdu daş duvar menim sırdaşım

Menim bu günüme gelesen Nebi
Gazamat dalını delesen Nebi

Men gelende şahmaranlar gülüdü
Dört yanımı atlı Gazah bürüdü
Yazıh canım gazamatda çürüdü

Menim bu günüme gelesen Nebi
Gazamat dalını delesen Nebi

5
Merd İyiddi


Nebin’nin birçeyi oyma oymadı
O Hacer’den Hecer ondan doymadı
Gırdı beyi, hanı birin goymadı

Deyirler iyiddi ay nadan Nebi
Tüfengi havada oynadan Nebi

Gaçağ Nebi ile Mehdi gardaşdı
Onların mekanı gayadı daşdı
İyidler içinde hamıdan başdı

Deyirler iyiddi ay nadan Nebi
Tüfengi havada oynadan Nebi

Nebi merd iyiddi goçağ oğlandı
Dosta yoldaşlara çoh mehribandı
Menim de canım ona gurbandı

Deyirler iyiddi ay nadan Nebi
Tüfengi havada oynadan Nebi

6
Meni (Halkın Canına)

Ne düşüpdüz fağır halgın canına
Rehminiz gelmiyer ahan ganına
Merd merdana doğub geldim yanına

Beyler üçün anam doğub merd meni
Bacarırsan indi özün tut meni

Merd oğulam beyden handan gaçağam
Düşmenin gözüne hızlı bıçağam
Yohsul üçün ipek kimi yumşağam

Sizin üçün anam doğub sert meni
Bacarırsan indi özün tutmeni

Gel Nebi’nin yahşı bah sen boyuna
Evini dönderer metam toyuna
Sizin kimi sürü sürü goyuna

Anam doğub hızlı dişli gurt meni
Bacarırsan indi özün tut meni

7
Bac Alar


Gümüş stekanlı gızıl tavalı
Uşağlara deyin döysün gavalı
Atlananda goburnatdan havalı

Yağıdı soltana bey hana Nebi
Bac alar bac vermez divana Nebi

Maltepede gend-i şeker ezdiler
Ganoyları yolun üste düzdüler
Nebi’nin adını gaçağ yazdılar

Yağıdı soltana bey hana Nebi
Bac alar bac vermez divana Nebi

Nebi’nin boz atı delidi deli
Çiyninde aynalı belinde eli
Nebi’nin kömeyi o Mevlam Eli

Yağıdı soltana bey hana Nebi
Bac alar bac vermez divana Nebi

On altı yaşında o gaçağ oldu
Düşmenin gözüne bir pıçağ oldu
İğidler içinde baş goçağ oldu

Yağıdı soltana bey hana Nebi
Bac alar bac vermez divana Nebi

8
Gısas Alıbdı

Nebi’nin bığları eşme eşmedi
Papağı gülleden deşme deşmedi
Nebi’nin atını heç at keçmedi

Beyleri gorhuya salıbdı Nebi
Goburnatdan gısas alıbdı Nebi

Boza atın ayağı aladı ala
Başına gelenler beladı bela
Bey hanlar elinden hey çekernala

Beyleri gorhuya salıbdı Nebi
Goburnatdan gısas alıpdı Nebi

Nebi çıhıbgızıl pulu toplayır
Aparıp yohsula aca paylayır
Nebi’nin dostları goağ sahlayır

Beyleri gorhuya salıbdı Nebi
Goburnatdan gısas alıpdı Nebi

9
Ay Gaçağ Nebi


Nebi’nin gözleri aladır ala
Goç Nebi olubdu düşmene bela
Nebi’nin meskeni uca bir gala

Goy sana desinler ay Gaçağ Nebi
Hacer’i özünden ay goçağ Nebi

Dağların başları dumandı duman
Nebi’den çekirler zalımlar aman
Goç Koroğlu kimi Nebi gehreman

Goy sana desinler ay Gaçağ Nebi
Hacer’i özünden ay goçağ Nebi

Nebi’nin gaşları garadı gara
Düşmen üreyine vurubdu yara
Beyleri hanları getirib zara

Goy sana desinler ay Gaçağ Nebi
Hacer’i özünden ay goçağ Nebi

Gün çıhıbdı günortanın yerine
Hecer hanım galhıb atın beline
Eşref mirvarı düzüb teline

Goy sana desinler ay Gaçağ Nebi
Hacer’i özünden ay goçağ Nebi

10
Besledi

Nebi bizim yerde bir can besledi
Kakili birçeyi deste destedi
Elinde aynalı atın üstedi

Goy desinler sana ay nadan Nebi
Divanı dalınca oynadan Nebi

Gazahlar geyibdi gırmızı tuman
Nebi’nin tutalı geldi bir duman
Ses ucaldı kömek et Allah aman

Goy sana desinler ay Gaçağ Nebi
Hacer’i özünden ay goçağ Nebi

Araz gırağındabir gülle atdı
Otuz iki gazağı gol gola çatdı
Gömgöy çemenllide uzanıb yatdı

Goy sana desinler ay Gaçağ Nebi
Hacer’i özünden ay goçağ Nebi

Göytepede gend-i şeker ezdiler
Ganoyları yol üstüne düzdüler
Nebi’nin adını gaçağ yazdılar

Goy sana desinler ay Gaçağ Nebi
Hacer’i özünden ay goçağ Nebi

Nebi çıhıb Gorusunun gaşına
Dosun aşnasın yığıb başına
Aynalı tüfengi basıb döşüne

Goy sana desinler ay Gaçağ Nebi
Hacer’i özünden ay goçağ Nebi

Her terfeden güclü goşun yürüdü
Nebi’nin bir deste gazah bürüdü
Hecer Hanım gazamatda çürüdü

Goy sana desinler ay Gaçağ Nebi
Hacer’i özünden ay goçağ Nebi


11
Günündü (Bozat)


Yöresi: Kars Kaynak: Mürsel Sinan

Gorus'un qaşmda yıxılıb yatdım
Ehtiyatı elden kenara atdım
Düzü xecaletden qan tere batdım

Boza qurtar meni aman günüdü
Yoldaşlarım darda yaman günüdü

Bozat seni ser tövlede bağlaram
And içirem seni meKmer çullaram
Eğer meni bu davadan qurtarsan
Qızıldan gümüşden seni nallaram

Bozat qurtar meni aman günüdü
Yoldaşlarım darda yaman günüdü

Gümüşden döydürrem senin nalını
Yüz gözele hördürerem yalını
Sen gel qoç Nebi'nin pozma halını

Bozat kurtar meni aman günüdü
Yoldaşlarım darda yaman günüdü






MİHRALİ BEY (MEHRALI BEY)

KarapapakKarapapak Türkü olması dolayısiyle yetiştiği bölgenin özelliklerine göre, ata binme ve sair erkekte bulunması gereken özellikleri tam olarak şahsında taşımaktadır. Gününün gereği savaşçı olarak yetişmiştir. Ata binmeyi küçük yaşlarında öğrenmiştir. Mahallesindeki, bölgesindeki insanlar onun ata biniş şeklini hayran hayran seyrederler. Kısa boylu, kara yağız, yüzünde şeytan tüyü var denilen cinsten ve herkesin görmek ve konuşmak istediği bir gençtir. Etine dolgun, kara yağız ve sevimli biridir. Genç yaşlardaki gözü pekliği, "gözünü pıtıraktan esirgemez!" diye tâbir edilen özelliklere sahiptir. Cesareti, mertliği ve çevikliği dillerde söylenir olmuştur.

Gençlik Yılları 
 
Karapapak yiğidisin, beni bu mezarlığa nasıl gömdürdün, eğer beni bu Moskofun arasından almazsan sana hakkımı haram ederim" der. Bunun üzerine silahlarını kuşanan Mihrali, evden çıkarak doğruca mazarlığa gider. Mezarlık rus askerleri tarafından korunmakta olduğundan sessizce babasının mezarına kadar giden Mihrali, mezarı kazar ve babasının cesedini mezardan çıkararak omuzun alır ve tam dışarı çıkmak üzere iken askerlere yakalanır. Mihrali cesedi yere koyup ellerini havaya kadıracağı anda ani bir hareketle nöbetçilerin üzerine saldırır ve ikisinide oracıkta öldürür. Tekrar babasının cesedini omuzlayarak doğruca Müslüman mezarlığına götürür ve okuduğu dualarla tek başına gömer. Artık Mihrali için kaçak dönemi başlamıştır.Tiflis valisi köyü ablukaya aldırır. Ancak Mihrali dağa çıktığından yakalanmaz. Korkunç bir takip başlamıştır. Mihrali’yi aramak bahanesiyle Türk köylerine baskınlar düzenleyen Rus askerleri, yerli ahaliye zulm etmekte onun yerini öğrenebilmek için insanlara işkence etmektedirler. Hele olayın Çar Aleksandr tarafından duyulması, baskı ve zulmün dahada artmasına ve başkaca insanlarında dağa çıkmalarına sebep olmuştu. Bu arada içerideki hainlerden Keçeli köyünde Hacı Veli, Mihrali’nin İran’da bulunduğunu ihbar eder. Çar, İran Şahına bir name yazarak Mihrali’nin yakalanmasını talep eder. Bu defa İran zaptiyeleri tafaından sıkıştırılan Mihrali, tekrar Rus tarafına geçer. Olayların sürekli bu şekilde gelişmesi ve Mihrali ve onunla birlikte hareket eden adamlarının yakalanmasındaki zorluğu gören Çar, bu ekibin içinden birkaç kişiyi affederek muhbir olarak kullanmak ister. Bu tuzağa düşenlerden Mansur ve Tavşankuloğlu Hüseyin gizlice valiye gider, teslim olurlar. Serbest bırakılan bu hainler, Mihrali’nin baba evini basar, ağabeyi Mehmet Ali’yi öldürürler. Olaylar bu şekilde devam edip giderken Mihrali her sıkıştırıldığında birkaç Rus askerini daha öldürüyor ve kaçışını devam ettiriyordu. Artık yüzlerce asker Mihrali’nin peşindeydi.


Milis Yılları 
Osmanlı Rus savaşı başlamıştı. Mihrali yanına topladığı 120 kadar adamı ile Ruslara yapmadığını bırakmaz Ruslar bu belalı Karapapak’la baş edemeyeceklerini anlayınca onu orduya hizmet şartı ile affederler. Mihrali Kars kumandanı Hüseyin Hami Paşa’ya bir mektup yazarak Rus’lara karşı Osmanlı’nın yanında yer almak istediğini ve kendisinin affedilerek Osmanlı topraklarına geçişine izin verilmesini ister. Bu teklif kabul edilir ve Mihrali kuvvetleri ile Çıldır’a gelir. Kendisine Binbaşı rütbesi verilen Mihrali Artık Osmanlı’nın bir kumandanı idi ve adamları ile birlikte doğrudan savaşın içerisine girmişti. Ağustos ayında iyice kızışan savaşta Mihrali ve kuvvetleri Göle bölgesinde kendisinden sayı ve cephane yönünden çok güçlü olan düşmanla karşı karşıya gelir. Amansız bir mücadele başlamıştı. Güçlü düşman karşısında başarılı olmaya azmetmiş olan bu kahramanlar bir taraftangeri çekilme taktiği ile düşmanı üzerine çekerken diger taraftan yan kuvvetler ile işin farkında olmayan Rus askerlerini çembere alıyordu. Sonuçta çember kapatıldı ve düşmanın büyük bir bölümü imha edildi. Bu savaşta atı vurulan Mihrali elde ettiği ganimetlerle Kars Kalesine döndüğünde buranında muhasara altında olduğunu görünce arkadan düşman güçlerine karşı saldırı emri vererek kuşatma altındaki kalenin kurtulmasını ve ganimetlerin günlerdir aç ve susuz olan kaledeki askerlere ulaştırılmasını sağladı.Gümrü Tiflis yolu üzerindeki tüm telgraf tellerini keser, müfrezelerini tepeler, düşmanı çaresiz ve kımıldamaz hale getirir. Bu kahramanın yaptıkları İstanbul’a II.Abdülhamit’e kadar uzanır ve kendisine Mecidiye Nişanı verilir.Erzurum müdafasında yer alan Mihrali bu savaşta ağır yaralanır 12 Aralık 1877 de Ahmet Muhtar Paşa İstanbul’a çağrılır. Bir kızak hazırlattırarak Mihrali’yi de adamları ile birlikte yanına alarak yola çıkarlar. Mihrali ve Sülalesi Sivas’ta kalırken Paşa yoluna devam eder. Mihrali Sıvas’ın KANGAL bucağına bağlı Acıyurt köyüne yerleşir. Onunla birlikte gelen Karapapaklarda bu civarda 40 kadar köye yerleşiriler.Bunların buralara yerleşmesine herhangi bir zorluk çıkarılmaz, çünki Padişah Mihrali ve ahvadının dilediği yere yerleşmesini serbest bırakmıştır. Mihrali Sivas’ta da boş durmaz, 40. Hamidiye süvari alayını kurar. Mahalli bir ozanın yazdiği şiirde:
– Terekeme Türklerinden olan Mihrali, Tiflis vilayetinin Borçalı sancağına bağlı Darvas köyünde doğup büyümüştür. Babası Abdullah, dedesiyse Memili'dir. Asil bir aileden olan Abdullah, Acem kızı ile evlenir. Ondan Mehmet Ali, ikinci hanımından ise İsa Bey, Mihrali Bey ve Ali Bey doğmuştur. İki de kızı vardır. Huri ve Kezban.)

Çocukluk Yılları

Mihrali Bir

17 yaşında babasını kaybeder. Ruslar, babasının cenazesinin müslüman mezarlığına gömülmesine izin vermez. Rivayete göre gece rüyasında babasını görür ve babası "Sen nasıl

Ertesi gün olayın duyulması ile

Osmanlı Rus sınırına yakın bir bölgede meydana gelen şiddetli bir çatışma sonrasında Mihrali yaralı olarak Osmanlı topraklarına geçer ancak bir ihbar sonucu yakalanarak Kars hapishanesine atılır. Uyandığında elleri ve ayakları prangaya vurulmuş vaziyette buluır kendisini. Yarası kapanmamış, yapılmak istenen tedaviyi "zehirlerler" korkusu ile kabul etmiyor, durumu her geçen gün daha kötüye gidiyordu. Mahkum arkadaşlarının getirttiği otlarla tedavi olmaya çalışır. Bu arada mahkumlardan birisinin karısı vasıtasıyla içeriye eğe, çekiç ve benzeri malzemeler getirirler. Mahkumları organize eden Mihrali onların bir tünel kazmalarını ister. Epey bir uğraş sonucu tünelin sonuna gelmişlerdi.Ama ne yazıkki tünelin çıkış noktası tam nöbetçi askerlerin bulunduğu nokta idi. Son taşı kaldırmadılar ve birgün hapishanede isyan çıkartıldı. Gardiyanlarla mahkumlar arasındaki arbade devam ederken prangalardan kurtulan Mihrali tünelden geçerek son taşı kaldırdığında nöbetçi tarafından fark edilir ve askerim müdahalesi sonunda bacağından yaralanır. Kaptığı süngü ile askeri öldürür, sürünerek karşıdaki ahıra gider otların arasında saklanır. Hapirhanede isyan bastırılmış ve yapılan sayım sonrasında Mihrali’nin kaçtığı anlaşılmıştı.

Her tarafa atlılar salınarak aramalara başlanıldı. Ancak hapishanenin hemen yakınındaki ahırda saklanan Mihrali bulunamadı. Gece ahırdan aldığı bir atla dışarı çıkan ve oracıktan uzaklaşan Mihrali Maraşlı köyüne gelir. Bu köyde Musa çavuşun evinde bir ay müddetle kalan Mihrali tüm yaraları iyileştikten sonra kendisine verilen bir at, silah ve erzakla buradan ayrılır. Bu sırada 93 harbi yani 1877-78

 

 

Yularsız Aslan

93 harbi Osmanlıyı güçsüz ve sıkıntılı bir döneminde yakalamıştı. Her türlü araç gereç ve silahtan yoksun olan komutanlar, top arabalarını çekmek üzere at veya gerekli hayvanları bulamadığı zamanlarda, bu görevide o kutsal askerlerin yerine getirmelerini istiyor, çamurda, yağmurda ve her türlü zorluklara rağmen, askerlerin tırnaklarını toprağa gömerek bunları yeni mevzilere taşımaları sağlanıyordu. Muhtar Paşa’nın sonsuz güvenini kazanan Mihrali her verilen görevden başarı ile dönüyor , her dönüşünde de düşmana ait mühimmat, hayvan ve çeşitli gıda maddelerinide bereberinde getiriyordu. Yine bir defasında

Mihrali daha sonra köyü Darvas’a gider, akrabalarını ve diger Karapapakları toplayarak Osmanlı’ya göç eder. Bundan sonra


Mihrali Bey Türküsü

Mihr Ali Bey `de Hamidiye Alayı,
Araplar çıkardı türlü belâyı
Nedir beyim bu işlerin kolayı
Top olmazsa Arap gelmez imana 

Mihr Ali Bey`im indimola Yemen`e,
Çadırını kurdum ola Yemen`e,
Kendim ettim, kendim buldum kime ne?
Top olmazsa Arap gelmez imana! 

Kum tipisi çıktı da görünmez otlar,
Pelli perişan oldu, küheylan atlar,
Yoruldu askerler, atılmaz toplar,
Top olmazsa Arap gelmez imana! 

Oturur masamda yazı yazarım,
Çekerim kılıcımı ordu bozarım,
Küçük hanım sende kaldı nazarım
Acep beyim indimola Yemen`e? 

Mihrali Bey`i sormayın yaslıdır yaslı,
Askeri sorarsanız hepsi de Karslı,
Babayiğit erlerin hepsi de fesli,
Ne diyelim beyler böyle zamana?



Göçten 12 sonra Kurt İsmail Paşa Mihrali’nin yanına gelir ve Bağdat’ta ortaya çıkan bir eşkiyanın, Arapları Osmanlı aleyhine kışkırttığını söyler. Mihrali bunun üzerine atlılarını toplar ve Kurt İsmail Paşa ile birlikte Bağdat’a gider. Burada anılan eşkıyayı etkisiz hale getiren ve kendisinden af dileyen bu hainlerin Padişah tarafından bağıslanmasını ister. Bağışlanırlar. Bağdat'ta Vali ve eşkiya, Mihrali'ye iyi cins Arap atları hediye ederler. Mihrali Kurt İsmail Paşayla geri döner. Bu olaydan sonra Mihrali'nin ünü daha çok yayılır.

Sivas’ta bir olay sonrası Kangal kaymakamı ile ters düşen Mihrali’yi padişah’a şikayet ederler. Padişah cevabi yazısında "O benim yularsız aslanımdır. Kimsenin ona baskı ve eziyet etmesine izin vermem" diyerek gelen şikayetleri geri çevirir. Fakat Sivas’ta ki devlet erkanı Mihrali’yi rahat bırakmazlar. Bu arada Yemen İsyanı çıkmıştır. Sivas valisi Mihrali’yi Yemen’e göndermek isterse de padişah tercihi Mihrali’ye bırakır. "Gitmem" demeyi yiğitliğe sığdıramayan Mihrali yollara düşer uzun bir yolculuk sonrasında Yemen’e varır duruma el koyar, ama çöl sıcaklarına fazla dayanamaz hastalanır. Bir müddet hasta yattıktan sonra oracıkta ölür. Adamlarının büyük bölümü telef olur birkaç kişi ancak Sivas’a geri döner

 

.
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol